2.2. Kurumlar Vergisi: Kurum kazançları üzerinden alınan vergilerdir. Diğer bir ifade ile tüzel kişilerin bir takvim yılı içerisinde elde ettikleri safi kazançları üzerinden alınan vergilerdir.
2.2.1. Kurumlar Vergisinin Konusu: Kurumlar vergisinin konusu kurum kazançlarıdır (Kurumlar Vergisi Kanunu madde 1). Gelir vergisi konusunda gelir sayılan unsurların aynısı kurumlar vergisinde de geçerlidir (KVK madde 2). Bir kurum bu unsurlardan hangisinden gelir elde etmiş olursa olsun elde edilen gelirler kurum kazancı olarak nitelendirilir.
Kısacası gelir vergisinde gelirin anlamı ne ise kurumlar vergisinde de aynıdır. Yani gelir yıllık, gerçek, safi, genel ve elde edilmiş olmalıdır. Gelir vergisi konusuna girmeyen unsurlar, kurumlar vergisi konusuna da girmez.
2.2.2. Kurumlar Vergisinde Mükellefiyet: Mükellefiyetin tespitinde, vergi kanunlarının uygulama alanının coğrafi sınırları belirlenir. Kurumlar vergisinde de dar mükellefiyet ve tam mükellefiyet olmak üzere iki tür mükellefiyet vardır. Bunlar Dar Mükellefiyetve Tam Mükellefiyet'tir.
Tüzel kişiliğe sahip olanlardan, kanuni veya iş merkezlerinden herhangi biri Türkiye’de bulunanlar tam mükellef sayılırlar. Kurumlar Vergisi Kanunu 10. maddeye göre kanuni merkez, vergiye tabi kurumların tüzük, ana sözleşme ve teşkilat kanunlarında gösterilen yerdir. İş merkezi ise iş bakımından muamelelerin bilfiil toplandığı ve idare edildiği merkezdir.
2.2.3. Kurumlar Vergisinde Matrah ve Oran: Kurumlar vergisinde vergiye tabi kurumların bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı verginin matrahını oluşturur. Kurum kazançları ise,
- Ticari kazanç,
- Zirai kazanç,
- Serbest meslek kazancı,
- Ücret,
- Gayrimenkul sermaye iradı,
- Menkul sermaye iradı,
- Diğer kazanç ve iratlardan oluşmaktadır.
Bu unsurların tamamı kurum kazancı sayılıp verginin matrahını meydana getirir. Kurumlar vergisi yukarıda belirtilen ve gerçekleşen kazançlardan indirimler(zararlar, bağış ve yardımlar) düşüldükten sonra kalan kısım üzerinden kanunen belirlenen vergi oranın uygulanması ile hesaplanır. 21 Haziran 2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazeteyle ilan edilen 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunun 32. maddesi ile Kurumlar Vergisi oranı %30’dan %20’ye indirilmiştir.
2.2.4. Kurumlar Vergisinde Tarh ve Ödeme: Kurumlar vergisi, beyannamenin verildiği vergi dairesi tarafından veya elektronik ortamda tarh olunur. Tarh işlemi, elden verilen beyannamelerde elden verildiği günde, taahhütlü veya adi posta ile gönderilmişse beyannamenin vergi dairesine geldiği tarihi takip eden üç gün içinde yapılır. Tüzel kişiliğe sahip mükelleflerde tarhiyatın muhatabı tüzel kişiliktir. Bir anonim şirketin birden fazla şubesi olsa bile tarhiyat tüzel kişilik adına yapılır. Tüzel kişiliği olmayan iktisadi kamu müesseselerinde bunların bağlı oldukları kamu tüzel kişileri, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerde bunların bağlı bulundukları dernek ve vakıflar adına tarhiyat yapılır.
3. Servet Üzerinden Alınan Vergiler: Gerçek veya tüzel kişilerin sahip oldukları varlıklar üzerinden alınan vergilerdir. Bu vergiler aşağıdaki gibidir.
3.1. Motorlu Taşıtlar Vergisi: Verginin konusu motorlu taşıtlardır. Motorlu olmayan taşıtlar verginin konusuna girmez. Verginin konusunu Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde belirtilen tarifelerde yer alan karada, havada, denizde, göl ve nehirlerde insan, hayvan ve eşya taşımaya yarayan ve makine gücüyle hareket eden taşıtlar oluşturur. Vergiyi doğuran olay, taşıtların kayıt ve tescillerindeki özellikler gözetilerek ayrı ayrı belirlenmiştir. Vergiyi doğuran olay;
- Motorlu kara taşıtları için, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca aracın trafik şube ve bürolarına kayıt ve tescili,
- Uçak ve helikopter için Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne kayıt ve tescili,
- Motorlu deniz taşıtları için liman ve belediye siciline kayıt ve tescilidir.
Motorlu taşıtlar vergisinin mükellefi taşıtın ilgili sicilde adlarına kayıt ve tescil edilmiş olan gerçek ve tüzel kişilerdir. Motorlu taşıtlar vergisi spesifik matrahlı bir yapıya sahiptir. Araç başına maktu vergi miktarı şeklinde tarife olarak düzenlenmektedir. Bu, vergiye uygulama kolaylığı sağlamakla birlikte vergi adaleti açısından bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Düzenlenen tarifedeki durumuna uygun düşen maktu vergi ödenmek durumundadır. Tarifeler araçların cinsi, yaşı (modelleri), silindir hacmi, yolcu kapasitesi, azami toplam ağırlığı, motor gücü, kalkış ağırlığı kriterleri esas alınarak düzenlenmektedir. Bu nedenle tarifeler birden fazla kriteri esas alan karma hale getirilmiştir. Tüm tarifelerde araçların yaşı arttıkça vergi miktarı azalmaktadır.
Motorlu taşıtlar vergisi taşıtların kayıt ve tescillerinin yapıldığı yer açısından bağlı bulunulan vergi dairesi tarafından tarh edilir. Vergi, tarifelerde yer alan vergi miktarları üzerinden her yıl ocak ayının başında tahakkuk ettirilmiş sayılır (MTVK. madde 9). Tahakkuk ettirilen vergi, ayrıca mükellefe tebliğ olunmak, vergi tahakkuk ettirildiği günde tebliğ edilmiş sayılır. Motorlu taşıtlar vergisi her yıl ocak ve temmuz aylarında olmak üzere iki eşit taksitte ödenir. Ocak ve temmuz ayları içinde yapılan devir ve satışlar sebebiyle mükellefte değişiklik meydana gelmesi halinde, vergi ilgili ayların son günü beklenmeksizin değişikliğin yapılmasından önce ödenir.
3.2. Veraset ve İntikal Vergisi: Veraset ve İntikal Vergisi, ivazsız (karşılıksız kazanım) olarak el değiştiren servet üzerinden alınan bir vergidir. Bir servetin ivazsız el değiştirmesinden vergi alınmasının gerekçesi, kişinin herhangi bir fedakârlığa katlanmadan servetinde artış meydana gelmesindendir.
Veraset ve intikal vergisi genel olarak veraset (bir kişinin ölümü ile mal varlığının mirasçılarına geçmesi) yoluyla ve sağlar arası ivazsız mal intikallerini vergilendirmektedir. Mal kavramı ile bahsedilen şey üzerinde mülkiyet oluşturulabilen menkul ve gayrimenkul şeylerle mal varlığı içine girebilen sair bütün haklar ve alacaklar anlaşılır. Veraset ve intikal vergisinde vergiyi doğuran olay verasetten veya sağlar arası gerçekleşen ivazsız kazanımlardır.Veraset ve intikal vergisinin mükellefi veraset yoluyla veya ivazsız biçimde mal iktisap eden gerçek veya tüzel kişidir.
Veraset ve intikal vergisinin hesaplanmasında kullanılan matrah ad valorem (değer) esasına dayanır. Veraset ve intikal vergisinin matrahı, intikal eden malların mükellefe isabet eden safi tutarıdır. Safi tutara, intikal eden malların safi olmayan tutarından kabul edilen borçların, masrafların ve varsa istisnaların düşülmesi ile ulaşılır. Vergide beyan süresi, veraset yoluyla kazanımlarda ölümün Türkiye’de olması durumunda ölüm tarihini takip eden dört ay içinde ve mükelleflerin yabancı bir memlekette bulunmaları halinde ölüm tarihini takip eden altı ay içinde, eğer ölüm yabancı bir memlekette gerçekleşmiş ise mükelleflerin Türkiye’de bulunmaları durumunda ölüm tarihini takiben altı ay içinde, mükelleflerin ölümün gerçekleştiği yerde bulunmaları durumunda ise ölüm tarihinden itibaren dört ay içindedir. Diğer suretle kazanımlarda ise malların hukuken kazanıldığı tarihi takip eden bir ay içinde beyan edilmesi gerekir.
Verginin oranı artan oranlı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca oranlar veraset yoluyla intikaller ile ivazsız intikaller için ayrı tarifelere göre belirlenmektedir. Verginin tarhiyatı iki aşamada gerçekleşir. Biri ön tarhiyat ikincisi ise kesin tarhiyattır. Ön tarhiyat, mükellefin beyanı üzerine yapılan tarhiyattır. Tarh edilen tutar mükellefin kendisine intikal eden mallardan belirlenen matraha ilgili tarifenin uygulanmasıyla bulunur. Bundan sonra kesin tarhiyata geçilir. İdare bir yandan mükellefin beyan ettiği malları VUK’ un değerleme hükümlerine göre değerlemeye tabi tutar diğer taraftan değer takdirine ihtiyaç gösteren malları değerlerinin takdir edilmesi için takdir komisyonuna sevk eder. Bu şekilde bulunan değerler üzerinden kesin tarhiyat işlemi gerçekleştirilir. Veraset ve intikal vergisinde ödeme süreleri verginin tahakkuk zamanına bağlı olarak belirlenmiştir. Bu nedenle vergi ne zaman tahakkuk ederse ödeme süreleri de buna bağlı olarak değişim gösterir. Vergi tahakkukundan itibaren her yılın mayıs ve kasım aylarında olmak üzere toplam altı eşit taksitte ödenir.
3.3. Emlak Vergisi: Emlak, binalı veya binasız tüm gayrimenkullerden oluşan servettir. Emlak vergisi tahsilâtı belediyeler tarafından gerçekleştirilen bir servet vergisidir. Emlak vergisi, bina vergisi ve arazi vergisi olmak üzere iki vergiden oluşmaktadır. Bina vergisi yurt içinde bulunan binalar üzerinden alınır. Bina hem karada hem de su üzerindeki yere her ne şekilde bağlanmış, hangi inşaat türü ve sınıfı olursa olsun sabit karakterli inşaatın hepsini kapsar.
Bina vergisinin mükellefi binanın maliki (sahibi)’dir. Eğer bina üzerinde intifa (faydalanma) hakkı kurulmuşsa bu defa mükellef intifa hakkı sahibidir. Binanın maliki yok veya intifa hakkı sahibi de yoksa binayı malik gibi tasarruf eden gerçek veya tüzel kişi mükellef kabul edilir. Bina vergisinde vergiyi doğuran olay, binaya malik olma, bina üzerinde intifa hakkının kurulması veya binayı malik gibi tasarruf etmedir. Mükellefler binalara ilişkin bildirimlerini Emlak Vergisi Bildirimi (bina) formu ile yapmak zorundadırlar. Bu bildirimde mükellefin kimlik bilgileri, ikametgâh ve iş adresleri ile binaya ait adres, tapu ve vergilendirmeye ilişkin bilgiler yer alır. Matrah takdir suretiyle belirlenen değerler üzerinden idare tarafından bulunur. Binalar için bir defa bildirim yapıldıktan sonra tekrar bildirime gerek olmaz. Ancak binalarda meydana gelen vergi değerini etkileyen nedenler meydana gelmişse bunların bildirimini yapmakla mükellefler sorumludur. Örneğin, arsa üzerine bina inşa edilirse bu durumun beyan edilmesi gerekir. Bildirimler binanın bulunduğu yerdeki belediyeye verilir.
Arazi vergisinin konusu Türkiye sınırları içinde bulunan arsa ve arazilerdir. Arazi, üretimde kullanılan toprağı ifade etmek üzere kullanılan çit, duvar, yol gibi tabii ve yapay işaretlerle çevrili yeryüzü parçasıdır. Arsa ise arazinin özel bir durumu olup, imar planı ile iskan sahası olarak ayrılarak inşaat yapmaya müsait hale gelmiş ve belediye sınırları içinde belediyece parsellenmiş arazidir. Verginin mükellefi binanın maliki (sahibi), varsa intifa (faydalanma) hakkı sahibi, her ikisi de yoksa araziye malik gibi tasarruf eden gerçek veya tüzel kişilerdir. Bir araziye paylı (müşterek) mülkiyet halinde malik olanlar hisseleri oranında mükellef kabul edilirken, elbirliği (iştirak halinde) mülkiyette malikler vergiden müteselsilen (zincirleme) sorumlu tutulurlar. Arazi vergisinde, araziye malik olma, intifa hakkının kurulması veya malik gibi tasarruf etme hali vergiyi doğuran olay olarak nitelendirilir.
Arazinin bildirimi mükellefler tarafından matbu form doldurularak yapılır. Bu bildirimde arazinin matrahı hariç araziye ait adres, tapu bilgileri ve vergilendirmeye ilişkin diğer bilgilere yer verilir. Devlete ait araziler için bildirimde bulunulmaz. Verginin matrahı arazinin bu kanun hükümlerine göre tespit olunan vergi değeridir. Vergi değeri Emlak Vergisi Kanunun 29. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre, vergi değeri takdir komisyonlarında arsa için mahalle, cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler dikkate alınarak, araziler için, arazinin cinsi itibariyle takdir edilen asgari birim değerlere göre hesaplanan bedeldir.
sayfa 2